![]() |
||
Rusya: Kültür yatağı
80’lerin sonunda ve 90’ların ilk yarısında yaşanan hızlı değişimler sırasında kültürel kurum ve alışkanlıkların zarar görmesi süreci, son yıllarda alınan önlemlerle tersine çevrilmeye çalışılmaktadır. Örneğin, Rusya’da 1996-2003 yılları arasında tiyatro sayısı yüzde 20’den fazla artmıştır (470’ten 571’e). Ancak bu dönemde seyirci sayısındaki azalma engellenememiştir (1996’da bin kişiye 213 seyirciden 2003’te bin kişiye 209 seyirci). Opera ve bale binalarının 1994-2003 arasında 35’ten 71’e çıkmış olması ilginçtir. 1996-2003 döneminde Rusya’daki müze sayısında dörtte birin üzerinde artış gerçekleşmiş, rakam 1725’ten 2189’a yükselmiştir. Müzelere gitme oranında ise yal- nızca yüzde 3,5’luk bir artış olmuştur. Sosyalizmden piyasa ekonomisine hızlı geçişte kültür kurumları ve kültür adamları her zaman kolay adapte olamamaktadır, ancak yine de son zamanlarda Rusya’nın yaşanan döneme özgü yeni kültürel ve sanatsal başarılara imza atılmaya başlanması sevindiricidir. Turizm
Rusya’ya giden turistler açısından en başta başkent Moskova geliyor. Kuruluşu 1147’ye dayanan Moskova, Avrupa’nın en büyük kenti. Nüfusu 2002 sayımlarına göre 10,4 milyon. Ama fiilen ülke içi öteki kentlerden ve dünyadan gelenlerle günlük nüfusun 13-13,5 milyon olduğu kabul ediliyor. Rusya başkenti, 2006 yılında Marcer Human Consulting adlı araştırma merkezinin Avrupa, Asya, Kuzey ve Güney Amarika ve Avusturalya’yı kapsıyan dünyanın 144 gelişmiş şehrinde yaptığı araştırma sonucunda Moskova tüm Avrupa, Amarika ve diğer ülkelerin metropollerini geride bırakarak dünyanın en pahalı şehri ünvanına sahip oldu. 1156’da Yuriy Dolgorukiy tarafından ahşap olarak yaptırılan, sonra defalarca yangınlar ve yıkımlar yaşayan Kremlin Sarayı, Kızıl (eski Rusçadaki anlamıyla Güzel) Meydan, Tverskaya ve Arbat caddeleri, Puşkin ve Tretyakov müzeleri, Lermantov ve şalyapin evleri, tiyatroları, sinemaları, parkları, nehri, kilise ve camileri, alışveriş merkezleri, eğlence hayatı ve 1931’den bugüne gelişerek 150 civarındaki istasyonuyla başkent ulaşımını kısmen rahatlatan dev Moskova Metrosu ile görülmeye değer eşsiz bir dünya kenti Moskova. Rusya’nın sayıları bini aşkın olan öteki kentlerinde de pek çok ilginç gözlem edinmek mümkün kuşkusuz. Ama onlar arasında birkaç kenti ayrıca vurgulamak gerek. En başta da “ikinci başkent” veya “kültür başkenti” olarak bilinen St.Petersburg’u. 1703’te Büyük Pyotr tarafından kurularak Rusya’ya başkent yapılan bu kentteki saray ve müzeleri, Hermitaj’ı, Puşkin ve Dostoyevski müzelerini, şehri bir ağ gibi kuşatan yüzün üstünde kanalı, Neva Nehri’ni, Nevski Caddesi’ni, katedralleri, parkları, kent dışındaki Puşkin, Pavlovsk, Peterhof gibi turistik beldeleri... Onun dışında, büyük kentlerden Novosibirsk’i, Nijniy Novgorod’u, Samara’yı, Tataristan’ın başkenti Kazan’ı, Başkortistan’ın başkenti Ufa’yı, “Karadeniz’in öte yanındaki” Soçi’yi ve Novorossiysk’i... Moskova yakınlarındaki turizm halkası olan “Altın Yüzük” kentleri olarak bilinen Vladimir, Suzdal, İvanovo, Kostroma, Yaroslavl, Büyük Rostov, Pereslavl-Zaleski ve Sergiyev Pasad’ı... Baykal gölünü. Avrupa’nın en uzun nehri olan Volga’yı. Uçsuz bucaksız Sibirya topraklarını... Vize, formaliteler ve ziyaret |
![]() |